Doğal Din.
Doğal Din.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tabii din, Fr. Religion naturelle). Doğa üstü ya da doğa dışı güçlere yer vermeyen, doğaya ve usa uygun din anlayışının ilk belirtileri Hint, Çin ve Yunan düşüncelerinde ortaya çıkmıştır. İsa'dan önce VI. yüzyıl özellikle doğal din (tabii din) anlayışının yoğunlaştığı bir çağdır. Hindistan'da Jainizmin kurucusu Mahavira'ya göre, "yaratış diye bir şey olmadığı gibi, yaratan da yoktur", Budizmin kurucusu Gotama'ya göre, "ancak denediğiniz ve doğru bulduğunuz şeylere inanınız", Çin'de Konfüşyanizmin kurucusu Kong Fu-Tseu'ya göre, "benim duam yaşamamdır". antik çağ Yunanlılarının stoa okuluna göre de, "din, usun ürünüdür, us ve doğa bir ve yanı şeydir". Doğaya ve onunla yanı anlamda bulunan usa dayanan doğal din akımı, ortaçağın ezici baskısından kurtulur kurtulmaz, Rönesans'la yeniden filezlenmeye başlamıştır. Laelius Socinus'un kurduğu Sosinyanizme göre, "dinden, doğaya ve usa aykırı bulunan bütün eklentiler atılmalıdır". Fransız düşünürü Jean Bodin'e (1530-1597) göre, "çoktanrıcı ya da tektanrıcı bütün dinler gereksizdir, insanların mutluluğu için doğanın ve usun yasaları yeter". İngiliz düşünürü Herbet of Cherbury'ye (1581-1648) göre, "din, usa boyun eğmelidir". Ancak başlangıçta ve özellikle Hint ve Çin kaynaklarında tanrı dışılığı gerektiren doğaya ve usa dayanmak ilkesi, Rönesans'ta doğal bir Tanrı anlayışına yer vermektedir. Rönesans çağının doğal din akımına göre Tanrı düşüncesi, her insanda bulunan doğal bir düşüncedir; sadece bu düşünceye bağlanmak yeter, bu düşünceyi güçlendirmek için kutsal kitapların önerdikleri doğaya ve usa aykırı bulunan bütün ekletiler gereksizdir. Nitekim, bu eğilime uygun olarak, bir Rönesans akımı olan röformasyon da Katolikliğe karşı çıkmış ve insanın doğal yanını güçlendirmek amacını güdün yeni bir Hıristiyanlık anlayışı önermiştir (Protestanlık). Rönesans'tan sonra bu doğrultuda gelişen doğal din anlayışı, Fransız düşünürleri Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) ve Auguste Comte'u (1798-1857) yeni dinler önermeye götürmüştür. Rousseau'nun önerdiği Uygarlık dinine göre, "Tanrı, en yüksek özdür. Din, bu yüksek varlığın insanlara verdiği bir duygudan ibarettir. yeter ki tapınma biçimciliği, kurallar, din adamları gibi gereksiz ve yabancı güçler onu bozmasın. Usa dayanan uygarlık dini, her vatandaşa görevlerini sevdirmek amacını güdür". Comte'un önerdiği İnsanlık dinine göre de, "din olumlu nedenlerin üstüne kurulmalı ve teolojiye olduğu kadar metafiziğe de sırt çevirmelidir. İnsanlık dininin ilkesi, başkaları için yaşamaktır. nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi düşünmeden yaşamamızı daha mutlu kılabiliriz. Bu mutluluk, birbirimizi sevmek ve birbirimiz için yaşamakla gerçekleşir. İnsanlığı bir insanı sevdiğiniz gibi seviniz ve insanlık için yaşayınız...". Doğal din anlayışı, Tanrıcılıktan Tanrısızlığı geçiş arasında bulunan bir akımdır ve insan usunun yeni sezgilerle kıvranışı belirtir. bkz. Din.